Bir Ağızdan Nasıl Yazılır TDK? Siyasal İletişim ve Güç Dengesinin Dili Üzerine
Toplumun dili, yalnızca kelimelerden değil; iktidar ilişkilerinden, sessizliklerden ve ortak söylemlerden oluşur. Bir siyaset bilimci olarak her gün şu gerçeği yeniden görüyorum: Güç, yalnızca kurumların tepesinde değil, cümlelerin yapısında da gizlidir. Bir ülke, “bir ağızdan” konuştuğunda, o sesin kim tarafından çıkarıldığı, kimlerin susturulduğu ve kimlerin bu sesi duyduğu, siyasetin en çıplak göstergesidir.
“Bir Ağızdan”ın TDK’daki Yazımı ve Anlamı
Türk Dil Kurumu’na göre “bir ağızdan” ayrı yazılır. Yani birleşik bir kelime değil, anlamca bir bütün olan iki ayrı sözcüktür. Ancak siyaset bilimi açısından bakıldığında, “bir ağızdan” yalnızca bir dilbilgisel yapı değil; iktidarın kolektif sesidir. TDK, bu ifadeyi “hep birden, aynı anda” anlamında tanımlar. Fakat politik bir yorumla okunduğunda, “bir ağızdan konuşmak”, çoğulluğun değil, tek sesliliğin bir sembolüdür.
Peki, toplumlar gerçekten “bir ağızdan” konuşabilir mi? Yoksa bu ifade, demokratik farklılıkların üstünü örten sessiz bir uzlaşmanın dili midir?
İktidarın Dili: Kimin Ağızdan Konuştuğu Önemlidir
Her siyasi sistem, kendi dilini üretir. İktidar, söylemi kontrol eden bir aygıttır. “Bir ağızdan konuşmak” bu yüzden hem bir birlik çağrısıdır hem de bir denetim aracıdır. Devletin, partilerin, medyanın ya da kurumların “tek seslilik” vurgusu, genellikle toplumsal düzenin istikrarına atıf yapar. Ancak siyaset bilimi bize şunu öğretir: tek seslilik, çoğu zaman farklı seslerin susturulması pahasına oluşur.
Bir rejim, vatandaşlarını “bir ağızdan” konuşmaya çağırdığında, bu çağrının ardında ne kadar gönüllülük, ne kadar zorunluluk vardır? Bir ağızdan konuşmak mı daha tehlikelidir, yoksa hiç konuşmamak mı?
Kurumlar, İdeoloji ve Dili Şekillendiren Güçler
Kurumlar, sadece yasa yapan veya düzen koyan yapılar değildir; aynı zamanda dil üreten mekanizmalardır. Okullar, medya organları, dini kurumlar, hatta aile yapısı bile bireyin neyi, nasıl söyleyeceğini belirler. “Bir ağızdan” ifadesi, bu kurumların topluma yüklediği ortak söylemin bir sonucudur.
Örneğin, ulusal bir kriz anında liderlerin “bir ağızdan konuşalım” çağrısı, ulusal birliği vurgulamak için yapılır. Ancak bu birlik, çoğu zaman eleştirinin bastırıldığı, muhalefetin “dissonans” olarak damgalandığı bir sessizliğe dönüşebilir. Böylece “bir ağızdan” olmanın estetiği, demokratik çeşitliliğin trajedisine dönüşür.
Kadın ve Erkek Perspektiflerinden Siyasal Söylem
Siyasetin dili genellikle erkek merkezlidir. Güç, strateji, rekabet ve kontrol; erkek egemen söylemin temel kodlarıdır. Erkekler, politik arenada “bir ağızdan” konuşmayı genellikle disiplin ve güç birliği olarak yorumlar.
Kadınlar ise bu kavrama daha çok katılım, iletişim ve çoğulculuk açısından yaklaşır. Onlar için “bir ağızdan konuşmak”, herkesin kendi sesini duyurabildiği, eşit bir ortak alan yaratmak anlamına gelir.
Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet perspektifiyle baktığımızda, “bir ağızdan” söylemi iki farklı biçimde okunur: Erkek siyasetinde bu, iktidarın merkezileşmesini ifade ederken; kadın siyasetinde diyalog ve dayanışmanın çoğalmasını simgeler.
Vatandaşlık ve Ortak Sesin Sınırları
Demokratik vatandaşlık, herkesin kendi sesini özgürce ifade edebilme hakkını içerir. Oysa “bir ağızdan” konuşma kültürü, bu hakkı sınırlandırabilir. Vatandaşın görevi, devletin belirlediği melodiye uymak değil; kendi notalarını o çok sesli yapıya katmaktır.
Bir ulusun büyüklüğü, ne kadar “bir ağızdan” konuştuğuyla değil; ne kadar farklı sesin aynı cümlede yankı bulabildiğiyle ölçülür. Gerçek demokrasi, sessizlik değil; çok sesliliğin uyumudur.
Bir Ağızdan mı, Çok Ağızdan mı?
TDK bize biçimi öğretir: “Bir ağızdan” ayrı yazılır.
Ama siyaset, bize şunu öğretir: “Bir ağızdan” yaşamak, tehlikeli biçimde birleşik bir hayattır.
Her toplumsal düzen, kendi “bir ağızdan” dönemini yaşar. Ancak ilerleme, bu dönemin kırıldığı, yeni seslerin duyulduğu anda başlar.
Bugün siyasal tartışmaların merkezinde şu soru yankılanıyor: Bir ağızdan konuşmak mı bizi birleştirir, yoksa çok ağızdan tartışmak mı bizi geliştirir?
Sonuç: Dilin Siyaseti, Siyasetin Dili
Bir dilbilgisi kuralı gibi görünen “bir ağızdan” ifadesi, aslında siyasal bir aynadır. Toplumlar o aynada kendilerini nasıl görmek istiyorlarsa, dil de o biçimde şekillenir. İktidar bu aynayı tek sesli kılmak ister, vatandaş ise kendi sesini duyurmak ister.
Belki de asıl mesele, “bir ağızdan” mı yoksa “çok ağızdan” konuştuğumuz değil;
hangi gerçeği dile getirdiğimizdir.
Peki sizce, toplumun sesi hangi ağızdan çıkıyor?
Ve daha önemlisi… siz o sesin neresindesiniz?